Masal Kitabındaki Sihirli Kapı

Elif ve küçük kardeşi Can, yaz tatilinde yağmurlu bir öğleden sonra anneannelerinin tavan arasını karıştırırken eski mi eski, deri kaplı bir masal kitabı buldular. Kitabın kapağı o kadar tozluydu ki Elif üfleyince havaya minik bulutlar yayıldı. Altın varaklı harflerle “Âlemler Arası Masallar” yazıyordu. Can merakla “Okuyalım mı?” dedi. Elif başıyla onayladı ve kitabı yavaşça açtı.

Sayfalar, rüzgâr sesi çıkarır gibi fısıldayarak çevrilmeye başladı. Birden metinlerin arasında parlayan minik bir ışık kıvılcımı doğdu. Işık büyüdü, büyüdü ve kitap sayfasının ortasında avuç içi kadar altın bir kapıya dönüştü. Kapının tokmağı kalp şeklindeydi. Kardeşler şaşkınlıkla göz göze geldi. Elif, “Bu bir hayal olmalı,” dedi ama kalbi heyecandan kuş gibi çırpıyordu.

Can tokmağı usulca itti. Kapı aralandı ve içinden saklı bir orman yolu göründü. Mor renkli ağaçlar, pembe göğün altında uzanıyor, hava şeker kokuyordu. Elif, “Gitmeliyiz,” diye fısıldadı. Can’ın gözleri ışıl ışıl oldu: “Beraberiz, korkma!”

İkisi de derin bir nefes aldı, el ele tutuştu ve sayfanın içindeki kapıdan adım attı. Toprak ılık, çiçekler melodik çanlar gibi tınlıyordu. Karşılarında uzun turuncu bir atkı takmış güler yüzlü bir tilki belirdi. Tilki kendini tanıttı: “Ben Rehber Tilki Kiraz. Sihirli Kapı’yı açtığınıza göre büyük maceraya hazırsınız!”

Kiraz onlara açıklama yaptı: “Gerçek dünyaya dönebilmek için Üç Anahtar’ı bulmalısınız: Sevgi Anahtarı, Paylaşım Anahtarı ve Sabır Anahtarı. Anahtarlar bu diyarın farklı köşelerinde saklı.” Kardeşler birbirine umutla baktı.

Sevgi Anahtarı için masal ormanının kalbine gittiler. Uçsuz bucaksız bir çiçek tarlasında, yalnız bir arı yavrusu ağlıyordu. Elif arıya yaklaştı: “Neyin var?” Arı, kovana dönüş yolunu kaybettiğini söyledi. Elif ve Can çiçek tarlasına arı desenli küçük taşlar dizerek yol çizdi. Ana arı teşekkür edip bal peteğinden yapılmış ışıl ışıl Anahtar’ı sundu. “Gerçek sevgi, başkasını güvenle evine götürmektir,” dedi.

Paylaşım Anahtarı için köpükten yapılmış Neşe Nehri’ni aşmaları gerekiyordu. Nehrin üstünde tek bir sal duruyordu. Ama salda yaşlı bir kaplumbağa uzanmıştı, ayakları suda serinliyordu. Can kaplumbağaya yaklaşarak, “Salı kullanabilir miyiz?” diye sordu. Kaplumbağa sakince “Benim de karşı kıyıya geçmem lazım, birlikte paylaşırsak olur,” dedi. Kardeşler salın bir köşesine oturdu, kaplumbağa diğer köşeye. Rüzgâr onlara hikâyeler fısıldadı. Karşı kıyıya vardıklarında kaplumbağa kabuğundan turkuaz bir Anahtar çıkarıp verdi. “Paylaşmak bizi bir arada tutar,” diye gülümsedi.

Sabır Anahtarı için Zaman Tepesi’ne tırmandılar. Tepe, yıldız tozu gibi parlayan kumlarla kaplıydı ve her adımda kumlar melodik tıkırtılar çıkarıyordu. Zirvede dev bir kum saati vardı; kumlar yavaşça akıyor, saatin çevresi gümüş ışıltılarla dönüyordu. Kum saati “Benden anahtar alabilmek için kumların bitmesini beklemelisiniz,” diye yankılandı. Can düşüncesizce saati sallamaya yeltendi ama Elif onu durdurdu: “Beklemek de bir cesaret,” dedi. Kardeşler yere oturup birbirlerine gerçek dünyadaki anılarını anlattı. Dakikalar sonra kum tamamen aşağıya süzüldü ve kum saatinin üstünde zümrüt yeşili Anahtar belirdi.

Masal Evreni - Masal Oku
Masal Evreni – Masal Oku

Üç Anahtar avuçlarında birleşince altın bir ışık yükseldi; ışık, açıldıkları ilk kapının önünde yeni bir geçit oluşturdu. Kiraz Tilki oradaydı: “Görevi tamamladınız, unutmayın: Sevgi, Paylaşım, Sabır—dünyanızda da kapıları açan gizli anahtarlardır.”

Elif ile Can ışığın içine adım attı. Gözlerini açtıklarında tavan arasında, masal kitabının başında duruyorlardı. Kapı kaybolmuştu ama sayfada üç küçük anahtar resmi parlıyordu. Kardeşler birbirine sarıldı.

O akşam aileleriyle çay içerken Elif, gülümseyerek kitabı masanın ortasına koydu: “Bu kitap sadece okumak için değil, yaşamak içinmiş!” Can ekledi: “Ve kapılar bazen sayfaların arasında saklıdır. Kalbinizdeki anahtarları unutmayın.”

Anneanneleri göz kırptı: “Demek Sihirli Kapı sizi seçti.” Sonra da yeni kurabiye tepsisini çıkardı. Elif ve Can, kurabiyeleri paylaşırken sabırlı olmanın, sevmekten korkmamanın ne kadar değerli olduğunu hatırladı.

Gece olduğunda, ikisi de yatağa yattı. Can fısıldadı: “Belki yarın başka bir sayfayı çeviririz.” Elif mırıldandı: “Anahtarlarımız hazır.” Ve gökyüzünde ay ışığının altın rengi, kitap kapağındaki altın varak yazılarla buluştu.

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Bir yanıt bırakın

Sonraki Yazı Yükleniyor...
Kenar Çubuğu
Yükleniyor

Giriş yapılıyor 3 saniye...

Kaydolunuyor 3 saniye...