Küçük Çocuk Ve Uçan Adalar Masalı

Bir zamanlar, gökyüzünde süzülen uçan adaların efsanesi, küçük bir kasabada yaşayan Can adında cesur ve meraklı bir çocuğun en büyük hayaliydi. Can, her gece yatmadan önce gökyüzündeki yıldızlara bakar, bulutların arasındaki o gizemli adaları hayal ederdi.

Bir sabah, Can gökyüzünde alışılmadık derecede parlak bir ışık gördü. Bu ışık, kasabanın tepesindeki eski çınar ağacının tam üzerinde süzülüyordu. Merakı daha da artan Can, hemen sırt çantasını aldı ve tepenin yolunu tuttu. Kalbi, gökyüzüne uzanan bir maceraya çıkacak olmanın heyecanıyla dolup taşıyordu.

Tepenin zirvesine vardığında, eski çınar ağacının dalları arasından parlayan altın renkli bir toz bulutu gördü. Bu toz, rüzgarla birlikte dans ediyor ve Can’ın etrafında döne döne yükseliyordu. Tam bu sırada, hafif bir melodi duymaya başladı. Melodi, rüzgarın fısıltısı gibi, ama daha büyülü, daha canlıydı.

“Merhaba, küçük kaşif,” dedi ince bir ses. Can, etrafına bakındı ama kimseyi göremedi. Sonra, altın tozların içinden, parlak kanatlı küçük bir kuş belirdi. Kanatları gökkuşağı gibi renkleniyor, her çırpışında ışık saçıyordu.

“Ben Pırıltı,” dedi kuş, kanatlarını çırparken. “Uçan adaların rehberiyim. Cesur bir kalbin olduğunu hissettim ve seni davet etmeye geldim.”

Can’ın kalbi heyecanla atmaya başladı. “Gerçekten mi? Uçan adalar gerçekten var mı?” diye sordu. Pırıltı, gülümseyerek kanatlarını daha hızlı çırptı. “Tabii ki var! Hadi, peşimden gel!”

Masal Evreni - Masal Oku
Masal Evreni – Masal Oku

Pırıltı, gökyüzüne doğru süzülmeye başlarken, Can da peşinden koşmaya başladı. Birden ayaklarının yerden kesildiğini hissetti. Altında bulutlar, yukarıda ise parlak mavi gökyüzü vardı. Can, uçuyordu! Rüzgar, saçlarını tatlı bir esintiyle okşuyor, kalbinde tarifsiz bir özgürlük hissi yaratıyordu.

Bir süre sonra, parlak renklerle süslenmiş, farklı şekillerdeki uçan adalar belirmeye başladı. Can, büyük bir şelalenin bulutların arasından döküldüğü, rengarenk kuşların özgürce uçtuğu bir adaya yaklaştı. Adanın üzerindeki ağaçlar altın yapraklarla kaplıydı ve her yaprak hafifçe titreştiğinde melodik bir ses çıkarıyordu.

Adanın yüzeyine indiğinde, onu parlak tüylü minik yaratıklar karşıladı. Bu sevimli yaratıklar, adanın koruyucularıydı ve Can’a sıcak bir hoş geldin şarkısı söylediler. Can, adayı keşfetmeye başladı. Parlak taşlarla süslenmiş yollar, kristalden yapılmış köprüler ve bulutların arasında süzülen küçük adacıklarla dolu bu yer, adeta bir rüyaydı.

Pırıltı, Can’ın yanına gelerek, “Bu adalar, cesur ve meraklı kalpler için yaratılmıştır. Sen de onların bir parçası oldun,” dedi.

Gün batımına doğru, Can adadan ayrılmadan önce, küçük yaratıklarla vedalaştı ve Pırıltı’nın rehberliğinde geri dönüş yoluna çıktı. Yavaşça kasabasının üzerindeki tepeye indiğinde, güneşin son ışıkları gökyüzünü turuncuya boyuyordu.

Can, eski çınar ağacının yanında durarak gökyüzüne baktı ve gülümsedi. Artık biliyordu ki, hayallerine cesurca koştuğunda, dünyanın en güzel sırlarını keşfedebilirdi.

Ve o gece, Can yıldızlara bakarken, kalbinde uçan adaların melodisiyle uykuya daldı.

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Bir yanıt bırakın

Önceki Yazı

Sonraki Yazı

Sonraki Yazı Yükleniyor...
Kenar Çubuğu
Yükleniyor

Giriş yapılıyor 3 saniye...

Kaydolunuyor 3 saniye...