Büyük Okul Balonu Masalı

Bir zamanlar, küçük bir kasabanın sevimli okulunda, çocukların hayallerini gerçekleştirmek için tasarlanmış devasa bir okul balonu vardı. Bu balon, rengarenk desenlerle süslenmiş, gökyüzünde özgürce süzülebilen ve çocukları maceradan maceraya taşıyan sihirli bir araçtı.

Bir sabah, okulun en maceracı öğrencilerinden biri olan Elif, okulun bahçesinde arkadaşları Ali ve Zeynep ile buluştu. Elif, parlak gözleriyle balonu göstererek, “Bugün gökyüzüne çıkalım mı? Belki uzak adaları keşfederiz!” dedi. Ali, her zamanki gibi enerjik bir şekilde, “Hadi! Macera bizi bekliyor!” diye bağırdı. Zeynep ise biraz çekingen olsa da meraklı bakışlarla, “Peki, balonun bizi nereye götüreceğini nasıl bileceğiz?” diye sordu.

Üç arkadaş, balona doğru koştular. Kapısını açtıklarında, içi rengarenk minderlerle, parıldayan yıldız ışıklarıyla ve sihirli haritalarla doluydu. Balonun kontrol panelinde küçük, parlak bir pusula vardı. Elif, pusulayı eline alarak, “Hadi, hangi yöne gitmek istediğimizi seçelim!” dedi.

Pusula, Elif’in elinde titremeye başladı ve okunu kuzeybatıya çevirdi. Balon yavaşça havalanmaya başladı. Ali ve Zeynep, balonun sepetine sıkıca tutunarak aşağıya baktılar. Ağaçlar küçülüyor, nehirler incecik mavi çizgilere dönüşüyordu. Balon, bulutların arasından geçerken çocuklar heyecanla birbirlerine sarıldılar.

Bir süre sonra, önlerinde masmavi bir okyanus belirdi. Ali gözlerini kocaman açarak, “O da ne? Orada bir ada var!” diye bağırdı. Zeynep, dürbününü çıkararak adaya baktı. Adanın kumsalları altın gibi parlıyor, palmiyeler rüzgarda dans ediyordu. Elif, gülümseyerek, “Sanırım ilk keşfimizi yapma zamanı,” dedi.

Balon, adanın üzerine doğru süzülürken, aşağıda küçük bir maymun sürüsü ağaçlarda sallanıyor, parlak renkli papağanlar etraflarında uçuşuyordu. Üç arkadaş, balondan inip adanın keşfine başladılar. Dev yapraklar, rengarenk çiçekler ve egzotik meyvelerle dolu bu ada, adeta bir rüya gibiydi.

Ormanın derinliklerine indiklerinde, büyük, taş bir kapının önüne geldiler. Kapının üzerinde parlayan altın harflerle, “Dostluk Adası” yazıyordu. Elif, Ali ve Zeynep birbirlerine baktılar ve aynı anda kapıyı ittiler. İçeri girdiklerinde, adanın merkezinde devasa bir şelale ve etrafında dans eden parlak ışıklar gördüler.

Tam o sırada, küçük bir kaplumbağa, parlak ışıkların arasından çıkarak onlara doğru yürüdü. Kaplumbağa, gülümseyerek, “Hoş geldiniz, genç kaşifler! Burası, cesur ve meraklı çocukların ödüllendirildiği Dostluk Adası,” dedi.

Çocuklar, kaplumbağanın rehberliğinde adanın gizemlerini keşfetmeye devam ettiler. Rengarenk balıklarla dolu göletlerde yüzdüler, parlak taşlarla dolu mağaralarda dans ettiler ve adanın sıcacık güneşi altında uzun uzun şarkılar söylediler.

Gün batarken, balonlarına geri döndüler. Ali, heyecanla, “Bu, hayatımın en güzel günüydü!” dedi. Zeynep, Elif’e sarılarak, “İyi ki bu maceraya çıktık,” diye ekledi.

Balon, güneşin son ışıkları altında gökyüzüne yükselirken, çocuklar dostluklarının ve cesaretlerinin onları ne kadar ileriye taşıyabileceğini bir kez daha anladılar.

Ve okul bahçesine geri döndüklerinde, kalplerinde unutulmaz anılarla dolu, gülümseyerek birbirlerine baktılar. Onlar artık sadece arkadaş değil, birlikte maceradan maceraya uçan gerçek kaşiflerdi.

0 Votes: 0 Upvotes, 0 Downvotes (0 Points)

Bir yanıt bırakın

Sonraki Yazı Yükleniyor...
Kenar Çubuğu
Yükleniyor

Giriş yapılıyor 3 saniye...

Kaydolunuyor 3 saniye...